Hissizliğin hissi

Bazen hayat şimdilerde olduğu gibi üzerimize yüklenir. Üzerimize öyle bir gelir ki içimiz sıkışır. Hatta o kadar sıkışır ki hissizleşiriz. Ama hissedemiyor olmak da bir histir sonuçta. Son zamanlarda hayat, üst üste gelen dalgalar gibi kıyılarımıza vuruyor sanki. Finansal zorluklar, belirsizlikler, içimize çöken o tatsız his, keyifsizlik... Sanki hiç yerinden oynatamayacakmışız gibi, ağır.


“Peki, ne yapabiliriz? Bu keyifsizlikle nasıl baş edebiliriz? Bir anlığına bile olsa bu yükleri nasıl yere bırakabiliriz?” diye sordum kendime. Bu zor soru karşısında en güvendiğim kaynağa başvurdum hemen: Kolektif bilinç, yani atasözleri ve deyimler… Bu hal ilk defa bizim başımıza gelmiyordur herhalde değil mi?


Gördüm ki; yüzyıllardır hep en bilene, yani bedenimize sormuşuz sıkıntılarımızı. ‘Gözünün feri söndü’ demişiz. ‘Burnumun direği sızlıyor’ demişiz. ‘Burnumdan soluyorum.’ demişiz. ’Ciğerimiz yanıyor.’, ‘Ne yapayım, elim kolum bağlı’, ‘Bu yaşananlar belimi büktü’’, ‘Ayaklarım geri geri gidiyor.’ demişiz. Bazen çözümü bulmak değil, sadece duygularımıza bir isim vermek ve anlaşıldığımızı hissetmek bile iyi gelir ya. Sen de bir deyim seç kendine. İçinin halini kelimelere dökmek yükünü hafifletebilir. Önce kendini kendine anlatmış olursun.


Sonra mı? Seçtiğin deyimin tam tersini ya da sana iyi geleceğini düşündüğün bir versiyonunu yapmayı dene. Bedenine izin ver. Sadece bir anlık bile olsa… Benden duymuş olma ama, bedenin finansal sorun nedir diye bilmiyor. Beynin ona ne söylersen onu dinliyor. Örneğin ‘belimi büktü’ deyimini seçtiysen doğrulmayı dene. Bakalım ne hissedeceksin.
Her değişim bir yolculuk. Minik bir adım bile kendini farklı bir noktada hissettirebilir. Bir adım atmaya ne dersin?

Previous
Previous

Yeniden ayağa kalkmak için

Next
Next

Kardan adamlar